Oysaki bir süre sonra gerek sosyal etmenlerle ve gerekse diyet yapmaktan bıktığı için bir yerde ikram edilen tatlıyı yiyiverirse, birde bir seferden bir şey olmaz diye düşünürse, o tatlı vücuda girmiş bir zehir gibi ani bir insülin hormonu salgılamasına sebep olur. İnsülin hormonu birden, fazla salgılandığı için kandaki şekeri fazlaca alıp dokulara götürmek ister. İşte buda aşırı bir kan şekeri düşüklüğüne neden olur. Kandaki şeker ani olarak çok azalınca Hipoglisemi krizi denilen belirtiler görülür. Bu belirtiler el, ayak titremesi, soğuk ter, bulantı, kusma hatta bayılmaya kadar giden bir tablodur. Bayılarak hareket engellenir, çünkü vücut bu kadar düşük kan şekeri ile ancak çok hareketsiz kalırsa baş edebilir. Baş etmek için bir süre hareketsiz kalmaya ihtiyacı vardır. Kan şekerini yükseltmek için depo edilmiş yağlardan veya karaciğerde depolanmış şeker olan glikojenden şeker elde edecek kana verecek ve beyni bu kadar çok şekersizlikten koruyacaktır.
Yani aşırı salgılanan insülin hormonu diğer hormonlar yardımıyla yenilip şekerin depolanmasını değil de kullanılmasını sağlayacaktır. Bir süre sonra bu iş başarılır ve kan şekeri vücutsal kaynaklardan sağlanır ve kana verilir. Kan şekeri yükselince kişi kendine gelir yada bu tablonun kan şekeri düşüklüğünden meydana geldiği anlaşılırsa ağıza şeker verilerek vücut dışı bir kaynaktan şeker sağlanır ve kan şekeri yükseltince kişi kendine gelir.
Bu tablo insanları korkutur ve diyet bozulur. Yine tatlı tuzlu her şey yenir. Öğünlere dikkat edilmez. Düzenli ve az salgılanan insülin hormonu tekrar çok ve düzensiz salgılanmaya başlar. Yine çok acıkmalar başlar. Çünkü kan şekeri çok sık düşmeye başlar. Böylelikle vücut kan şekerini hemen yükseltmek için kendi kaynakların kullanmayı bekleyemez. Bu kaynakları kullanmak zor ve uzundur, dış kaynaklardan yani besinlerden şeker temin etmek ister. Bu vücüt için kolaydır. Böylece diyet biter ve düzensiz sınırsız yeme başlar. Verilen kilolar fazlasıyla geri alınır. İştah kontrolü biter.